Masturbasyon haram mı?
25 Mayıs 2012 Yazan SuN
Kategori Dini Bilgiler
Müstehcen neşriyatın çevremizi sardığı, açık saçıklığın salgın hastalık gibi cemiyete musallat olduğu bir devirde yaşıyoruz. Bu hastalık az çok herkesi tesiri altına almaktadır. Bilhassa gençliği kemirmekte, içten içe cevherini ve manevî duygularını yaralamaktadır.
Nefsî hisleri tahrik eden unsurların çoğalması kişilerde bazı kötü alışkanlıkların artmasına sebep olmaktadır. Kendisine nikâhı düşebilen nâmahreme bakmak, insanda harama karşı olan hassasiyeti azaltmakta, bilhassa kendisine çeki düzen veremeyen kimseler harama bakmayı normal ve mubah görmeye başlamaktadırlar. İşte bunun sonunda insanın maddî ve manevî bünyesinde bazı aksaklıklar meydana gelmektedir.
Bu mevzuda Bediüzzaman Hazretleri şöyle demektedir:
«Ehl-i İslâm’da nazar-ı haram ziyadeleştikçe, hevesât-ı nefsaniye (Müslümanlar arasında harama bakma arttıkça cinsî duygular) heyecana gelip vücudunda sû-i istimalât ile israfa girer. Haftada birkaç defa gusle mecbur olup, ondan, tıbben kuvve-i hafızaya (hafıza gücüne) zaaf gelir.”
«Evet, bu asırda açık saçıklık yüzünden, hususan bu memâlik-i harrede (sıcak iklimlerde) o sû-i nazardan, sû-i istimalât, umumî bir unutkanlık hastalığını netice vermeye başlıyor. Herkes, cüz’i-küllî o şekvadadır.» 1
His ve heveslerine mağlûp düşen bazı kimselerde harama nazarın tahrikiyle vücuttan yapılan israf, umumiyetle ihtilâmla olur. Bazı kimseler ise bu «israfat»’a daha değişik bir şekilde düşerler. «İstimna, mastürbasyon» bu hususta en sık başvurulan tatmin yoludur: Her şeyden önce, anormal bir hareket olan bu iş, iradesi zayıf kimselerde görülen bir alışkanlıktır.
Evlenme çağına gelip de imkân bulamayan böyle kimselere Rabbimiz iffetli olmalarını tavsiye etmektedir:
«Evlenmeye imkân bulamayanlar, Allah kendilerini fazl u kereminden zengin kılıncaya kadar zinaya karşı iffetlerini korumaya çalışsınlar.» 2
Nefis ve heveslerinin tazyiki altında bulunan gençlere Peygamberimizin (asm) gösterdiği yol en güzelidir. Bu yolla genç, hem ibadet yapmış olur, hem de kendisine hâkim olma çaresini bulur.
İbni Mesud’un rivayet ettiği hadisi şerifte Peygamberimiz (a.s.m) şöyle buyurmaktadır:
«Ey gençler topluluğu, sizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Çünkü evlilik gözü harama bakmaktan son derece önleyici, iffeti de en iyi koruyucudur. Evlenme masrafına gücü yetmeyen kimse de oruç tutsun. Çünkü oruç kuvvetli bir şehvet kırıcıdır.”3
Başta oruç olmak üzere, İslâmî ve imanı meselelerle meşguliyet ve insanı günahtan koruyan bir çevrede bulunmak, kişinin iffetini muhafaza eden, onun harama gitmesine engel olan en güzel çarelerdir. Çünkü gayrimeşru yollara şeytan teşvik eder, nefis baskı yapar, hisler de sıkıştırır. Onları susturacak en tesirli çare, kalbi ve ruhu ulvî şeylerle meşgul etmek; ahlâklı kimselerle arkadaşlık etmektir.
Elle tatmin, âlimlerin çoğuna göre caiz değildir; haram sayılmaktadır.
«Onlar ki ırzlarını korurlar. Ancak hanımlarına ve sahip oldukları cariyelerine karşı münasebetleri müstesnadır. Çünkü onlar bu helâl olanlarda kınanmazlar. Kim de bu helâlden başkasını ararsa, işte onlar haddi aşanlardır.» 4
âyetini delil getiren Şafiî, Mâliki âlimleri ve İmam-ı Nesefî, istimnanın haram olduğuna hükmetmişlerdir.5
Eğer caiz olsaydı, Hz. Peygamber (asm) tarafından bir yol gösterilirdi, demektedirler. İmam Ahmed bin Hanbel ve îbni Hazm’a göre
«Meni, vücudun, dışarı atmaya muhtaç olduğu bir şeydir, onu eliyle atan kan aldıran gibidir ve caizdir.»
Hanbelî âlimleri bu caiz oluş şeklini iki şarta bağlamışlardır: Kişinin zinaya düşme tehlikesi, evlenmeye gücünün ve imkânının bulunmayışı.
Hanefî mezhebinin görüşlerini nakleden İbni Âbidin, bu hususta bazı âlimlerin görüşlerine yer vermektedir. Kişinin şehveti baskın gelir, kalbini meşgul edecek derecede fazla olur, bekâr bulunur veya evli olup da bir özürden dolayı hanımına yaklaşamazsa, şehvetini teskin etmek isteyen kimse için Fakih Ebulleys, «Böylesine bir vebal olmayacağını umarım.» demektedir. Ama sırf şehvetini celbetmek, kendisini zorla tahrik etmek için yaparsa günahkâr olur.6
Yine Hanefî âlimlerinden Şürünbilâli, «Bekâr kimse harama gireceğinden korktuğu zaman şehvetini teskin için istimna caizdir. Bu işinden dolayı ne sevap, ne de günah kazanır. Fakat sırf lezzet almak için yaparsa günahkâr olur» 7 görüşündedir.
Harama düşme tehlikesiyle karşı karşıya gelen bir kimse, haram olan zinayı işlememek için ehven-i şer olan istimnayı yaparsa ve buradaki niyeti de haramdan kaçınmak, namusunu korumak olursa, caiz gören âlimlerin içtihatlarına göre mümkündür. Ama istimnayı alışkanlık haline getirmek makul bir insana yakışmayan çirkin bir iş olur. Zaten fazla (sû-i istimalat) kişide zekâ ve hafıza kaybına sebep olmaktadır.
Böyle anormal durumlara düşmemek için sık sık imanî eserleri mütalâa etmek, aklı ve kalbi devamlı İslâmî hizmetlerde çalıştırmak, ulvî şeyleri düşünmek, lezzetleri kıran ve acılaştıran ölümü çok sık hatırlamak, harama nazardan sakınmak ve müstehcen yayınlara iltifat etmemek lâzımdır.
Kaynaklar:
1. Kastamonu Lahikası, s. 92.
2. Nur Süresi, 33.
3. İbni Mâce, Nikâh : 1.
4. Mü’minûn Sûresi, 5-6-7.
5. Tefsirü’n-Nesefî, 3 :114.
6. İbni Âbidin, 2:100, 3 :156.
7. Meraku’l-Felâh, s. 57.
Not: Şu yazıları da okumanızı tavsiye ederiz:
MASTÜRBASYONUN BAZI ZARARLARI
1) Psikolojik Yönden:
1. Aşırı mastürbasyon düşkünlerinde üzüntü, dalgınlık ve aşağılık duygusu meydana gelir. Her mastürbasyondan sonra umumiyetle bir pişmanlık ve ruh sıkıntısı kendini gösterir. Yapılan bu işin de olgunluktan uzak bir durum arz ettiği hatıra geldikçe bu işi yapanlar, bir aşağılık ve suçluluk duygusuna kapılarak, moral kırıklığına uğrarlar.
2. Mastürbasyon alışkanlığı, bir kısım sinir bozukluklarına yol açar. Fazla sinirlenmeler, el ve kol titremesi, baş dönmesi, uykusuzluk, kalça ve bacaklarda dermansızlık, yorgunluk hasıl olur.
3. Mastürbasyon alışkanlığı, insanı aşk ve sevgiden mahrum eder. Sevgi, insan için bir ihtiyaç olduğu gibi, eşler arasındaki cinsi münasebetlerin başarılı ve neşeli olması da, her ikisinde müşterek sevgi ve anlaşmanın varlığına bağlıdır. Evlilikteki saadet temelleri, sevgi bağları üzerinde kurulur. Evlenen çiftlerin, sadece bedenlerinin birleşmesi evlilik saadetini meydana getiremez; bedenle birlikte her iki ruhun aşk ve sevgiyle birleşip kaynaşmaları lazımdır. Masturbasyona çok düşkün olanlar ise, ruhun derinliklerinden fışkıran bu sevgi pınarından, gereken hisseyi alamazlar. Mastürbasyon, sevgi cevherini köreltmektedir.
4. Fazla mastürbasyon, hafıza zayıflığı, dikkatsizlik ve unutkanlık yapar. Buna düşkün kimselerin, bir şeyi ezberlemeleri güçleşir. Ezberlediklerim de çabuk unuturlar. Bir konuyu okurken, bütün dikkatlerini toplayamazlar. Dikkat dağınıklığı meydana gelir. Okuduklarını da kolay anlayamazlar. Bunun için, fazla masturbasyona düşkün olan talebeler derslerinde zorluk çekerler. Henüz buluğa ermemiş çocuklarda, mastürbasyon ile meni gelmediğinden, diğer zararlara pek hedef olmazlarsa da, aşırı mastürbasyon bu çocuklarda, beyin ve sinir sarsıntısı yapar, zihni gelişmeye mani olur.
5.i Mastürbasyonla meşgul olanların, şehvet hayalleri ve şehevi düşünceleri artar. Masturbasyoncu genç, gece yatağına girdiği zaman, körü körüne bir sürü şehvet hayalleriyle zihnini meşgul eder. Aklı fikri bu duygularla meşguldür. Bu suretle hem masturbasyona daha fazla müptela olur, hem de iyi şeyler düşünmeye fırsat bulamaz.
2) Aşırı Mastürbasyonun Bedensel, Cinsel ve Sosyal Zararları:
Erkekler, genellikle bu işi elle görürler. Seyrek olarak yastık ve yatağa sürtme şeklinde de yaparlar. Batıda pornografinin serbestlik kazanması sonucu seks shoplarda değişik aletler satışa sunulmuştur. İnsanı maddi yönden sömürmeye yönelik bu tür gereçler, bunları kullanan erkeklerde ruhsal çöküntülere neden olmaktadırlar. Tıbbi seksoloji açısından bu tür alışkanlıklardan kaçınılması önerilmektedir.
Mastürbasyon, insanı ölçüsüzlüğe sevk eder. Aslında masturbasyon insanı tatmin etmez; doygunluk ve rahatlık meydana getirmez. İnsanın cinsi zevk ve hislerini tatmin edilmemiş bırakarak, daha fazla tahrik eder, azdırır. Bundan dolayıdır ki masturbasyona devam edenlerin, bu arzuları gittikçe şiddetlenerek bu işi fazla ileri götürürler. Bu da zararı arttırır. Haddinden fazla cinsi münasebetler de zararlıdır; fakat mastürbasyonun fazlası çok daha zararlıdır.
Fazla mastürbasyonlar, çeşitli hastalıklara ve rahatsızlıklara sebep olabilir. Mastürbasyon, doğrudan doğruya hastalık yapıcı değil ise de, dolayısıyla buna sebep olur. Çünkü ölçüsüz mastürbasyonlarla, vücut kuvvetten düşerek bünyedeki kan tabii kudretini kaybettiğinden, bazı rahatsızlık ve hastalıklara yol açar.
Mastürbasyon müptelaları, cinsel münasebetten gereken zevki alamazlar. Bu işi mutlak alışkanlık haline getiren kimseler, cinsi münasebetlere -aile hayatında- önem vermezler. Bundan pek zevklenmezler. Bu hal, mastürbasyon düşkünü kadın ve erkeklerin her iki cinsinde görülebilir. İkisi de kendilerini tatsız zevk (!) alışkanlığına kaptırdığından, eşleriyle yaptıkları münasebetten tatmin olamazlar. Böyle kimseler için, mastürbasyon daha cazip görünür. Cinsi münasebetten sonra ayrıca masturbasyona el atmaktan çekinmezler.
Mastürbasyon, asla cinsi temas zevkine -onda birine dahi- ulaşamaz; fakat gençler için adatıcı bir illet kesilir. Mastürbasyon ile cinsel ilişki zevki arasında, gübrelik ve gülistan misali fark vardır. Kadın ve erkeği yaratan büyük San’atkar, onları öyle bir san’at ve ustalıkla yoğurmuş ki onların cinsel birleşme esnasındaki zevk alışverişi, başka hiçbir yapmacık usullerle elde edilemez…
Mastürbasyon neticesinde vücut yorulur, ruh sıkılır. Halbuki başarılı bir cinsel münasebette vücut dinlenir, ruh ferahlanır. Çünkü olgun bir cimada, karşılıklı olarak sevgi, heyecan ve hararetle, bir takım kimyevi elektrik alışverişi vardır. Mastürbasyonda ise bunların hiçbiri olmadığı gibi, kıymetli kimyevi maddeler zorla kapı dışarı edilmektedir. Bunun neticesinde, insanda ferahlıktan uzak bir çöküntü ve yorgunluk oluşmaktadır.
Mastürbasyon alışkanlığı, bel gevşekliğine (erken boşalmaya ve idrar yolları da dahil olmak üzere diğer rahatsızlıklara) yol açar. Evlilik hayatında, erkeklerin şikayetlerinden en çok görüleni de bel gevşekliğidir. Yani erken inzal; cinsi münasebete başlar başlamaz, meninin hemen boşalmasıdır. Erkeğin böyle çabucak münasebeti bitirmesi, bilhassa kadını doyumsuz bırakır. Bu hallerin devamı ise, eşler arası huzursuzluğa yol açar. Bel gevşekliğinin çeşitli sebepleri olabilir ama, mastürbasyon da başta gelen sebeblerdendir. Bu ıztıraptan kurtulmanın bir çaresi de, mastürbasyonu terk etmektir.
Aşırı mastürbasyon alışkanlığı, kadınlarda cinsel soğukluğa da sebep olur. Cinsel soğukluk: Kadının cinsi münasebetten zevk duymaması, hissen soğuk ve isteksiz olmasıdır. Bu his soğukluğunun çeşitli sebeplerinden biri de, alışkanlık haline getirilen aşırı mastürbasyondur.
İşin garip tarafı, bu tip bazı kimseler, evlendikten sonra da bu illeti devam ettirirler. Çok mühim bir evlilik vazifesi olan cinsel münasebet faaliyetlerinde, eşleriyle pek ilgilenmezler. Neticede eşler birbirlerinden uzaklaşırlar. “Cinsel isteklerini’ kendi kendine dindirmekten zevk alanlar, tenha yerleri sever, hep yalnız kalmak ister, fırsat buldukça bu kötü oyunu oynar.
Vajinaya bir takım cisimler sokarak mastürbasyon yapan kızların, “kızlık” nişanı olan bekaretlerine bir zarar gelebilir. Bu durumda bazı cisimlerin içeride kalarak, ameliyatı lüzum etmiş muhtelif vak’alarına, tıp tarihinde çok rastlanmıştır.
Mastürbasyon tiryakilerinden bazı gençler, bu fena işe başkalarını da alıştırırlar. Sadece kendi yaptıklarıyla kalmayıp, cemiyetin birçok çocukları ve gençleri arasında, bu kötü illetin yayılmasına sebep olurlar.
Bir diğer zararı da, çiftlerin birbirinden nefret etmesi, cinsel duygu duymamasıdır. Çünkü masturbasyoncu kişi, başka bir yoldan şehvetini tatmin ederek doygun kalmaktadır. Bunun manası, eşlerin birbirinden beklediğini bulamaması ve ümitlerinin kırılmasıdır. Sonunda eşler birbirinden uzaklaşır ve başka tatmin yolları ararlar; gayrimeşru yollara giderler.
Uzman ilim adamlarının mastürbasyon konusunda araştırma neticesi ortaya koydukları gerçek şudur: Aşırı masturbasyona devam edenler, çok tehlikeli akla yönelik hastalıklara maruz kalır. Bunları şöyle sıralıyabiliriz:
Zühul ve nisyan (unutma, geçiştirme), irade zayıflığı, hafızada gerileme, yalnızlığa heves, çabuk unutma, korku ve gevşeme, üzüntü ve sıkıntı, birtakım suçları işlemeyi tasarlama, intihar.
Buna benzer birtakım düşünceyi alt-üst eden, iradeyi iyice zayıflatıp şaşkınlaştıran, kişiliğin zedelenmesi gibi arazlar, illetler.
İslam hukukunun aşırı mastürbasyonun doğuracağı kötülükleri nazara alarak koyduğu hükümlere gelince, aşağıdaki deliller bunu yansıtmaktadır:
Allah (c.c.) buyuruyor:
“Onlar ki namus ve iffetlerini (haramdan ve şüpheden) korurlar. Ancak eşlerine ve sahip oldukları cariyelerine karşı (cinsel arzu duyarlar da) bu yüzden kınanmazlar. Artık kimler bu meşru sınırı geçerse, işte onlar haddi aşanlardır.” (Mü’minun, 23/6-7)
Bu ayetin genel mana ve hükmüne giren şudur: “Artık kim bu meşru sınırı aşar veya geçerse, işte onlar haddi aşanlardır.”
O halde evlilik yolundan başka bir yolda şehveti boşaltmak, zina, livata, el ile mastürbasyon gibi, ölçüsüzlük ve aşırılık haddi aşmak demektir.
MASTÜRBASYONDAN KURTULMANIN YOLLARI
A) Ergenlik Çağına Girince Evlenmek:
Rüsvay edici bu adetten kurtulmanın en kestirme yolu budur. Aynı zamanda bu en tabii bir yol ve çaredir.
B) Nafile Oruç Tutmak:
Ortada ergenlik çağına girince evlenmeye engel birtakım sebepler söz konusu olduğunda, İslam, evlenme imkanı bulamayanlara nafile oruç tutmalarını tavsiye eder. Çünkü oruç, şehvetin galeyanını durdurur, isteği azaltır, cinsel duygunun hiddetini kırar; aynı zamanda kendinin ilahi murakabe (kontrol) altında bulunduğunu hem ilham, hem takviye eder. Allah’tan saygı ile korkmayı hatırlatır. Böylesine güzel irşad Resülüllah (asm) Efendimizin hadislerinde yer almıştır:
“Ey gençler topluluğu! Sizden kim evlenmeye güç getirip imkan bulabiliyorsa evlensin; çünkü evlenmek gözü haramdan sakınmaya, yummaya daha uygun, namus ve iffeti korumaya daha elverişlidir. Kim de evlenmeye güç getiremiyor, imkan bulamıyorsa, kendisine oruç tutmak gerekir; çünkü oruç, şehveti kesicidir.”
C) Cinsel Duyguyu Tahrik Eden Yayınlardan ve Sokaklardan Kaçınmak, Uzaklaşmak:
İçinde yaşadığımız toplum ve çağda bir sürü bozuk, kirli ve gayri ahlaki basın ve yayınlarla gençliğin ruhu dejenere edilmektedir. Hiç şüphe yok ki, genç kimse, bu fitne saçan rezilliklerin peşine takılınca, derin bir bataklığa saplanıp kendini, kaybetmekte, yolunu şaşırmaktadır. Ahlakı değişmekte, doğru yolundan sapmakta, acemi ya da yabani hayvan gibi ne yaptığını, nereye daldığını bilmez hale gelmektedir.
Artık bu durumda terbiyecilere, eğitimcilere düşen görev, öğüt ve sıkı bir iş ve çalışma devresine girmek, uyarı ve sakındırıcı yollara başvurmaktır. Bu yalnız terbiyecilere vacib değil, aynı zamanda terbiye etme hakkını yüklenen, bu sorumluluğu duyan herkese vacibtir. Sık sık gençlerin kulağına: “Yarıçıplak kadınlara, kırıtarak gezen kadınlara, etini teşhir’ edenlere bakmak; fotoromanlar okumak, şehveti tahrik edip iç duyguları harekete geçiren cinsel konulu kitapları okumak, yine insanı şehvet alemine götüren, duyguları bu doğrultuya çekip kamçılayan çalgıları, nağmeleri dinlemek, kafayı ciddi konulardan alıp havai şeyler peşine takmayı sonuçlandırır.” diye fısıldamaları gerekmektedir.
Çünkü bu tür yayınlar ahlakı bozmakta, anlayışı zayıflatmakta, hafızayı kısırlaştırmakta, cinsel duyguları harekete geçirmekte ve kişiliği kaybettirmektedir.
D) Boş Vakitleri Yararlı Şeylerle Doldurup Değerlendirmek:
Terbiyeciler ve eğitimciler, çocuk boş kalıp bir işle meşgul olmadığı zaman kötü-yıkıcı düşüncelere, gerçekleşmesi zor hayallere dalar; cinsel konular üzerinde kafa yorup düşler kurar. Bu durumda eğer ergenlik çağına girmişse, ister istemez şehveti harekete geçer. İşte bu sırada başka tatmin olacak bir şey bulamayınca, masturbasyona tevessül edecek, bu kötü adeti devam ettirmeye yönelecektir. Çünkü ancak böylece şehvetin azgınlığını teskin edebilir.
O halde bu gibi hayal ve düşüncelere dalmasını önlemek için ne yapmak, nasıl bir çare bulmak lazımdır? Çare şu olabilir:
Önce ergen olan çocuğa vaktini nasıl değerlendirebileceğini öğretmemiz, boş vakitlerini ne ile doldurup yararlı duruma getirmesi gerektiğini anlatmamız gerekmektedir.
Vakti değerlendiren, boş zamanları yararlı şeylerle dolduran kitap, dergi, broşür ve benzeri birçok yayınlar vardır. Ayrıca bedeni güçlendiren, adaleleri kuvvetlendiren, insana sağlık kazandıran birtakım ölçülü spor hareketleri yapmalarını, ancak güvenilir, terbiyeli arkadaşlarla bu işi sürdürmeleri telkin edilir. Çok yararlı kitapları okumaya alışmaları ise bilgi ve kültürlerini artırıp genişletir. Bununla birlikte bazı el işleri, el sanatlarını öğrenmeleri, ahlakı güzelleştiren dini ders ve sohbetlere katılmalarını sağlamayı da ihmal etmemek gerekir.
Bunlardan başka düşünceleri berraklaştırıp gıdalandıracak, ruhu arındıracak, bedeni kuvvetlendirecek, ahlakı yüceltecek şeylerle çocukların boş vakitlerini değerlendirmeye özen gösterilmelidir. Bunun için zihnin daima yüksek meselelerle meşgul edilmesi, aklın, kalbin ve duyguların olumlu ve faydalı çalışmalarda yoğunlaştırılması, yaratılış gayesinin daima hatırda tutulması, hayatın ve ölümün manasının devamlı olarak düşünülmesi, bütün vakit ve enerjinin sürekli ve başka şeylere yer bırakmayan yoğunluktaki faaliyetlere yönlendirilmesi, güzel hobi ve alışkanlıkların kazandırılması faydalıdır.
E) İyi Huylu, Güzel Ahlaklı, Uyumlu Arkadaş Seçmek:
Terbiyecilerin, eğitimcilerin önemle üzerinde duracakları bir husus da, ergenlik çağına girmiş bir çocuğa iyi ahlaklı, uyumlu arkadaşlar arayıp bulmak, seçip beğenmektir. Çocuk unuttuğu zaman ona hatırlatırlar, saptığı zaman ona doğru yolu gösterirler; düzenli olmaya çalıştığında ona yardımcı olurlar; başına bir dert, bir sıkıntı geldiğinde onu teselli edip iradesini güçlendirmeye çalışırlar.
Denilebilir ki, sözünü ettiğin vasıfta arkadaş çok azdır, özellikle günümüzde bunlar parmakla gösterilecek kadar mahduddur. Öyle ama, hemen her mahallede ve yerde bu azları bulmak mümkündür, hepsi de simalarından tanınırlar, alınlarında secde eseri bulunuyordur; yüksek ahlaklarıyla diğer çocuklardan ayrılmakta ve ayırd edilmekteler. O halde bir gencin bu gibi arkadaş ve dostları bulup onlarla arkadaşlık kurması ne güzel olur! Böylece hayatın fitne ve fesadına karşı ona yardımda bulunurlar, sır vermeye layık güvenilir bir topluluk oluştururlar.
Hiç şüphe yok ki, kişi yakın dostunun dini üzeredir; yakın arkadaş, kendi ölçüsündeki arkadaşına çoğu şeylerde uyar. Kuşlar ancak kendi şeklindeki kuşların kafilesinde yer alır. Resulüllah (asm) Efendimiz ne doğru buyurmuştur:
“Kişi yakın dostunun dini üzeredir. O halde sizden her biriniz kimi yakın dost ediniyorsa ona dikkatle baksın.” (Tirmizi)
Bilinen bir gerçektir ki, ahlaksız, günahkar, asi ve müfsid kimseyle arkadaşlık eden kimseyi onlar eninde sonunda sapıklığa çekip götürürler, onu ancak derin çukurlara, bataklıklara iterler, onunla ancak kişisel çıkarlarından dolayı dostluk kurarlar, arkadaşlık ederler, ancak dünyevi yararlardan dolayı ona yaklaşırlar.
O halde gençlerimiz, böylesine adi ve kötü arkadaş ve dostlardan sakınsınlar, şerli kişileri arkadaş edinmesinler. Salih bir dost, mümin bir cemaat bulmak ne saadet! Böylesine bir arkadaşlık ve dostluk her iki alemde mutluluğa ve ahirette kurtulmaya vesiledir. Allah (c.c.) kendi muhkem kitabında ne kadar doğru buyurmuştur:
“O gün yakın dostlar birbirine düşmandır. Ancak takva üzere olanlar (Allah’tan korkup kötü kişilerden sakınan, iyileri dost edinenler) müstesna.” (Zuhruf, 43/67)
F) İlmi ve Ameli Yönden Korunma Çareleri:
1. Şehvet hislerini kamçılayıcı başı bozuk eserler değil, ciddi ve faydalı eserler okunmalıdır. İnsan hangi konuda eser okursa, düşünce ve duyguları az-çok onun te’sirinde kalır. Mesela; kahramanlık eserleri okuyan, bunlara biraz devam ederse, kahramanlık hisleriyle yoğrulur. Ahlaki eserler okuyan, ahlak kaidelerine uyma arzusu gösterir. Aşk romanları okuyan, aşık olma hissini duyar.
2. Dar pantolon veya dar şort giymemelidir. Cinsel organlarını sıkıştıracak kadar dar olan elbiseler, şehvet hislerini dürter. Bu da genci masturbasyona davet eder. Zaten dar elbiseler insanı hiç rahat bırakmaz, sıkıntı verir. Sağlığını düşünenler, daracık elbiselere özenmemelidir.
3. Kasık tüyleri iki-üç haftada veya ayda bir kere olsun temizlenmelidir. Bunların uzaması neticesinde kaşıntılar meydana gelir.
4. Yatarken, bacaklar mümkün olduğu kadar açık tutulmalıdır. Zira cinsel organı sıkıştırılmazsa, şehvet hissi daha kolay kontrole alınabilir.
5. Yatarken, ihtiyaç duyulunca hemen gidip su dökmelidir. İdrar sıkıntısı olduğu zaman, bunun yanı sıra şehvet hisleri de kabarır. Bu durumda gencin mastürbasyon arzusu uyanabilir. O halde hemen kalkıp su dökmek, yerinde bir tedbirdir.
6. Şehvet hissi kabarıp mastürbasyon akla geldiği zaman, bu arzunun yatıştırılması için iyi bir çare de, cinsel organ bölgesinin soğuk suyla iyice yıkanmasıdır.
Yıkanmak için banyoluğa giren gençler, çok defa burada -şartlar müsait olduğundan- mastürbasyon tehlikesiyle karşılaşırlar. Burada bundan korunmak için en güzel çare, hemen ilk anda belden aşağısını soğuk suyla yıkamak, hatta mümkünse bütün vücuduna soğuk su dökünmektir. Bundan sonra banyo muamelesine geçilmelidir. Önceden asla tenasül organı ellenmemelidir. Nefsine hakim olanlar için bunlar mes’ele değilse de, hislerine mağlup olanların bu hususlara dikkat etmesi gerekmektedir.
Bazen şehvet hislerini tahrik edici, herhangi bir durum karşısında fazla duygulanan gençleri, az sonra kasık bölgelerinde -kanın fazla toplanmasından olacak ki- bir ağrı başlar. Bazen bu ağrı artarak yürümeyi dahi güçleştirebilir. Böyle bir durumda boşalma olursa bu ağrı geçer, fakat bu da gerekmez. Kasık bölgeleri soğuk suyla iyice yıkanırsa veya banyo yapılırsa, birkaç saat içinde bu durum kendiliğinden geçer.
7. Bir işle meşgul olmalı, başıboş ve avare kalmamalıdır. Masturbasyona en çok müptela olanlar, umumiyetle başıboş kalanlar, meşguliyeti az olanlardır.
8. Sportif faaliyetlerde bulunmalıdır. Her genç, bünyesine uygun en az bir sporu mutlaka yapmalıdır. Maçları izlemek spor yapmak değildir.
9. Bekarlık sırasında fındık, fıstık, çikolata, muz vs. gibi şehvet arttırıcı gıdalara düşkünlük gösterilmemesi iyi olur.
10. Şehvet verici sohbetlerden uzak kalmalıdır. Aksilik ya… gençlerin ekseriyeti şehvet edebiyatını merak eder. Böyle olunca da edep yerleri onları rahat bırakmaz! Her şeye rağmen, şehvet azdıran bahislerden uzak kalmak gerek.
11. Masturbasyona başka türlü son veremeyen bekarlar, yaşları ve halleri müsaitse evlenmelidirler. Fakat… evlendikten sonra da bu illeti mutlaka bırakmalıdır. Evlilik esastır ama, icaplarını yerine getirmek de şarttır.
G) Ailevi Yönden:
1. Bekarlık hayatında masturbasyona devam etmiş kimseler, evlilik hayatlarında cinsel münasebetlere gereken önemi vermeli, mastürbasyonu kesinlikle terk etmelidir. Bazı kimselerin evlilik hayatlarında dahi mastürbasyon ile meşgul olarak, eşlerinin cinsel ihtiyaçlarına ehemmiyet vermedikleri bilinen bir gerçektir. Kadın olsun erkek olsun, artık evlendikten sonra da bu illetin devam ettirilmesi, tamamen anormal ve aile saadeti için tehlikelidir.
2. Mastürbasyon devresinden sonra evlenmiş kimseler, kavuştukları gül bahçeleri dururken, gübrelikte nefes harcamanın budalalık olduğunu iyice idrak etmelidirler.
3. Buluğ çağındaki çocuklara, koruyucu öğütler verilmelidir. Masturbasyona yakalanma devresi, ekseriya buluğ çağında başladığından, bu çağda onlara faydalı öğütler vermek, onları cinsel konularda hepten cahil bırakmamak lazımdır. Ne var ki, bu konular çok naziktir. Bu mevzularda öğretilen bilgiler, çocukların cinsel iştahlarını kamçılayıcı mahiyette değil, onları her türlü kötü ve zararlı cinsel faaliyetlerden uzaklaştırıcı ciddiyette olmalıdır. (Bunun da temeli, İslam terbiyesine dayanır.)
4. Çocukları başıboş salıvermemeli, buluştukları arkadaşlarına dikkat etmelidir. Zira mastürbasyon ve diğer kötü alışkanlıklar, ekseriyetle çevredeki yaramaz çocuklar tarafından diğerlerine bulaştırılmaktadır.
5. Hastane ve hapishane gibi kapalı yerlerde mecburen gün dolduranlar, mastürbasyonun, dertlerine dert katmaktan başka bir faydası olmadığını idrak etmelidirler. Mastürbasyonun, insan üzerinde bir üzüntü ve can sıkıntısı bıraktığı bilinmektedir. O halde aslen biraz üzgün olanların, üzüntü ve ezginliklerini, mastürbasyon ile daha da artırmaktan sakınmaları gerekmektedir.
6. Gerçeklere bağlı kalarak, çocuklara, gençlere mastürbasyonun zararları ve korunma çareleri öğretilmelidir. Gençleri fazla korkutmamak ve ümitsizliğe düşürmemek şartıyla, ilmi ve terbiyevi mahiyette, mastürbasyon hakkında mühim gerçeklerin öğretilmesi gerekmektedir. Bu mühim vazife de daha ziyade hekimlere ve eğitimcilere düşmektedir.
H) Dînî-Manevi Çareler:
1. Zaruret olmadıkça mastürbasyon yapmanın, günah ve ilahi cezaya müstahak olduğu idrak edilmelidir.
2. Körü körüne mastürbasyon yapıp günaha girerek manevi değerini aşağı düşürmektense, biraz sabredip nefsin bu arzusunu yenmekle manevi cepheyi sağlamlaştırmak, insan için bir üstünlüktür.
3. Oruç tutmanın şehvet hislerini yatıştırmak için önemli tesiri olduğundan, bazen oruç tutarak mastürbasyondan korunmak mümkündür. Böylece hem oruç sevabı, hem de mastürbasyondan uzaklaşma sevabı kazanılmış olur.
4. Mastürbasyon edepsizliğinde bulunurken, bu halin Allah ve melekler tarafından görüldüğünü unutmamalı; mecbur kalmadıkça, bu vaziyette onlara görünmekten utanç duymalıdır!..
Mastürbasyonu önlemenin -evlilik münasebetleri haricinde- kat’i bir çaresi mevcut değildir. Ancak bu meselede, gerçeklere vakıf olmak ve korunma çarelerine riayet etmek, gençlerin bu yoldaki arzularını frenleyebilir. Bunun için en başta, nefse ve cinsi hislere hakimiyet şarttır.
Sonuç olarak: Mastürbasyon, devam edildikçe insanı kendine çeken, bırakıldıkça belası eksilen zararlı bir illettir. Hiç masturbasyona bulaşmamak, yegane ve ideal tavsiyedir. Zaruret halinde istemeyerek yapılan mastürbasyonlar da, birkaç hafta arasında oluşan ihtilam (rüyada boşalma) ları önleyecek dereceye varmamalıdır. Zira bekarlıktaki cinsi ihtiyacın normal ve sıhhatli giderme yolu, arasıra vuku bulan tabii ihtilamlardır.
l) Tıbbi Öğütleri, Koruyucu Hekimliği Alıp Öğrenmek:
Tabiblerin ısrarla üzerinde durduğu hususlardan biri de, iç dürtünün te’sirini hafifletmek, şehvetin serkeşliğini frenlemek için şu tavsiyelere uyulmasıdır:
1. Yaz mevsiminde soğuk su ile banyo yapmayı artırmak. Diğer mevsimlerde tenasül aletinin üzerine sık sık soğuk su dökmek.
2. Sportif hareketleri çoğaltmak, beden eğitimine önem verip üzerinde ısrarla durmak.
3. Şehveti tahrik edici mahiyette olan baharat ve benzeri şeylerden kaçınmak.
4. Sinirleri uyaran çay, kahve benzeri meşrubatı terketmek, ya da azaltmak.
5. Et ve yumurta yemeği azaltmak.
6. Sırt üstü, yüzü koyun uyumamak, sünnet sayılan sağ yan üzeri kıbleye yönelik olarak uyumak.
İ) Son Olarak da Şanı Yüce Allah (c.c.) Korkusu Şuurunu Uyandırmak:
Herkesçe kabul edilen bir gerçek var ki, genç kişi vicdanının derinliğinde, Allah’ın her an kendisini denetleyip gördüğünü, gizli açık her halini bildiğini, hain gözleri ve kalblerin gizli tuttuklarını da bildiğini düşünür ve bunun şuurunu taşırsa, çok sürmez kendi kendini denetlemeye başlar; bir işi, bir hizmeti noksan mı yaptı, aşırı mı giti? Sapıttı mı, kaydı mı? Üzerinde O yüce kudretin kendisini denetlediğine inanır, kusur ve günah işlediyse veya aşırı gittiyse Allah’ın bu yüzden kendisini hesaba çekeceği, sapıttığında veya kayıp yanlış bir iş yaptığında kendisini cezalandıracağı inancı hakim olursa, şüphe yok ki, bu genç kendini helak edici yollardan ve fiillerden çirkin işlerden alıkor; her türlü kötülükten ve terbiyesizlikten sakınır.
Bilindiği gibi, ilim ve zikir meclislerine hazır olmak, farz ve nafile namazlara devam etmek; geceleri insanlar uyurken kalkıp teheccüd namazı kılmak; sünnet ve mendup oruçlara devam göstermek; Ashab-ı Kiram ile Selef-i Salihin’in hal tercümelerini, hizmetlerini, ahlak ve faziletlerini dinlemek; ahlaklı faziletli kişileri arkadaş edinmek; mü’min bir cemaatle irtibat halinde olmak; ölümü ve ötesini hatırlamak, bütün bunlar mü’minde Allah (c.c.) korkusunu, O’na karşı saygı ve sevgi duygusunu kuvvetlendirir. Allah’ın yegane denetleyici olduğunu idrak ettirir ve böylece Allah’ın azameti karşısında şuurlanmasını sağlar.
O halde mü’min gence layık olan şudur ki:
Ruhunda Allah’ın denetlemede bulunduğu inancını kuvvetlendirip sözü edilen yolda yürümek, Allah (c.c.) korkusunu O’na olan sevgi ve saygı havası içinde kalbin derinliğine indirmektir. Ta ki, bir sürü oyalayıcı, aldatıcı şeyler onu kendi yörüngesinden koparıp başka bir yörüngeye sokmasın. Dünya hayatının zineti onu fitnelere düşürmesin, sakıncalı ve haram olan nesnelere dalmasın. Böylece Allah’ın şu buyruğunu iki gözünün üstüne koyarak yolunu aydınlatsın:
“Artık kim dünya hayatını seçerek tercih etmişse, elbette Cehennem onun varacağı yerdir. Kim de Rabbının (yüce) makamından korkmuş da nefsini havai şeylerden alıkoymuşsa, şüphesiz ki Cennet onun varacağı yerdir.” (Naziât, 79/37-40.)
Kaynak:http://www.sorularlaislamiyet.com
Yorumlar
Lütfen SeviyeLi YorumLar Yazınız.!